25 Mayıs 2006 - Selen'le Taksim
Selen'le iki haftadır buluşamadık. Gündüzü boş insanlarla buluşabilmek benim için hafta içi sosyal hayat zevki. Herkes çalışıyor. Ve işimden dolayı geceleri çalıştığım için güzel bir fırsat yakaladık.
Bu fırsatın başında Cihangir'den Taksim'e çıkış. Cihangir'i doğumumdan beri seviyorum. Karşıma bir anda Ünver çıkıyor. İnanamıyorum. Çin'den gelmiş yine. Geri dönecekmiş. Emrah'ın filmini beraber izleme teklifime olumlu bakıyor. Muhtemelen Emre'lerde izlenecek. Tarihi film bu. Çok önemli. Pazar günü olursa hep beraber izleyeceğiz. Diyalogları da aktarırım.
Ünver'i geçip rutin yürüyüş çizgimi dikkatlice takip ediyorum. Hata yapmadan Taksime varmalıyım. Çiçekçiyi geçince karşıya geçmeli ve dönercilerin ordan yürümeliyim. Yapıyorum.
Süper güneşli hava. Odama güneş vursa da dışarısı yaz güneşi kadrajlı.

Selen gelir. Nereye gidelim, şuraya buraya derken, Eda'nın o çok güzeldir pizzaları dediği güzel görünümlü, pizzaları çok boktan olan, garsonların da kafalarıyla bir o kadar hadi bay bay yaptığı mekana gideriz. Burdan da lafı sokarım EDAsıyla anlatırım. Neyse beğenmediğim pizzayı bitiririm elbet. Daha sonra midemi yakacaktır.
Selen'le güleriz.

Karşıdaki konsolosluktan evlenen çiftler çıkar. İğrenç bir şekilde dedikodularını yaparız. Ben seksi bulduğum kadınları gösteririm. O da erkekleri. "Şans eseri" bir kaç beğendiği erkek ona bakar. O da sevinir. Çok mutluyumdur o an. Bu güneş bir enerji katmakta hayata. Neyse bir gurup insan geçer önümüzden. 2inci katta yarı açık havada hedef bakış açısına sahip olduğumuz için geçenler bize bakmaktadır. Damat bize baktıktan sonra el sallar. O anı da çok kutsal bulurum. Selen dalga geçer 'Sanki kral ve kraliçe geçiyor' der.
Evlilik töreni ne kadar özel olmalı? Gerçi çok basit ve şovumsu geldi bana. Galiba şov biraz da gerekli.
Neyse bu görsel olaydan sonra işten telefon gelir. İş İptal. Çok sevinirim. Derim gel bir şeyler içelim. Bu işsiz günü kutlayalım. Selen de işten haber beklemektedir.

Neyse bira içilir sonuçta. Selen İngiltere'den döndükten sonra ne gibi değişimler yaşadığından bahseder, ben de Hawaiideki anılarımdan bahsederim. Tipik karşılaştırma yapmalar, yurt dışına çıkıldığında neler öğrenilir vs.
Bu arada bol bol fotoğraf çekimi, ikimiz de birbirimizin çekimlerini beğenmeyiz. Ben göbekli çıkmaktan hoşlanmam, o da kendi açılarını beğenmemiştir vs geyik.
Arkama baktığımda deli gibi bir güneş görürüm. Sanki yaz gelmiş, gölgeye sığınmışızdır, hayat çok güzeldir.

Adalardan bahsederiz, çünkü ikimiz de adalıyızdır ama rekabet adalılar. O büyük ben kınalı.
Sonra bir ayakkabı muhabeti. Ayakkabı tasarımcılığını ister.
Sonra Beyoğluna dönüş.
Güneş, kafa, insanlar, hayat çok güzel modu.
Bir anda durduk İstiklalin tam ortasında.
Herşeyi unuttuk. Sonra da gülüp evlerimize dağıldık.
Hayat o an çok basit ve güneşliydi. En azından bana öyle geldi.
Taksim de çok önemli bir yer.